Müjde!!!
Hem de ne güzel bir müjde!!!
31. si düzenlenecek İstanbul Kitap Fuarı 17-25 Kasım'da Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi'nde. Tüyap nerede mi? İşte orası muamma. İstanbul desem değil, Tekirdağ desem hiç değil. Uzakta, çok uzakta. Evden çıkıp, eve geldiğimde 7 saat geçmişti. 7 saatin sadece 2 saatini fuar alanında gezerek ve kitaplarla haşır neşir olarak geçirmiştim. Uff ne kötüydü, yaşadıklarımı hatırladım da. Neyse ki şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) City Sight Seeing Tour aktivitesi yapabileceğimiz metrobüs Beylükdüzü'ne ulaştı da, daha rahat gideceğiz Tüyap'a. Tabi, metrobüste konservedeki balık olmak pahasına (:
Etkinlik Programı'na merak edenler, buyurun: http://www.istanbulkitapfuari.com/index.php?main=etkinlik
S.D.
20 Ekim 2012 Cumartesi
19 Ekim 2012 Cuma
{Kitap} Ali ile Ramazan
Perihan Mağden'in kalemi, Ali ile Ramazan'ın hikayesi... Perihan Mağden'in kitabı değil o, gerçek yaşamın, Türkiye'nin yaralı yüzünün hikayesi o...
Sabah elime aldım, dünya işlerimin yanında her boşluğumda koşmak istedim yaşanan gerçeklere. Pek bilmediğim insan gerçeklerine... Hava karardı. Kitap da karardı. Hiçbir sıfat yaşananları anlatmaya yetmez bence. Zaten kitabın etkisi halen üstümdeyken, yüreğim sabah beri dağlanmışken, boğazıma yumru oturmuşken kelimeler dökülmüyor o kadar kolay. Dökülemiyor.
Annesiz babasız olmak, yetimhanelerde büyümek, hem de Türkiye'de. İşte kanıtı: Ali ile Ramazan. Hayatın en acımasız yüzünü onlar yaşamışlar, yalnız, evsiz, en önemlisi sevgisiz kalmış kesimden Ali ile Ramazan. Başka hikayeler de var. O acımasız hayatla yüzleşenler, yüzleşmeye devam edenler.
{Özel}Manzaram yazımda demiştim ki "Eğer bir yerde yolunda gitmeyen bir şeyler görüyorsan o taşın altına elini koymak lazım..." diye. Ben taşın altına elimi bu kitabı okumadan önce koymaya niyetlenmiştim. Şu yazımda da az biraz çıtlatmıştım. Projem var, hayalim. Gerçek olur belki. Olsun da. İnanıyorum. Hissediyorum.
Umut yeşermeli böyle zamanlarda insanın içinde. Yoksa?
Sabah elime aldım, dünya işlerimin yanında her boşluğumda koşmak istedim yaşanan gerçeklere. Pek bilmediğim insan gerçeklerine... Hava karardı. Kitap da karardı. Hiçbir sıfat yaşananları anlatmaya yetmez bence. Zaten kitabın etkisi halen üstümdeyken, yüreğim sabah beri dağlanmışken, boğazıma yumru oturmuşken kelimeler dökülmüyor o kadar kolay. Dökülemiyor.
Annesiz babasız olmak, yetimhanelerde büyümek, hem de Türkiye'de. İşte kanıtı: Ali ile Ramazan. Hayatın en acımasız yüzünü onlar yaşamışlar, yalnız, evsiz, en önemlisi sevgisiz kalmış kesimden Ali ile Ramazan. Başka hikayeler de var. O acımasız hayatla yüzleşenler, yüzleşmeye devam edenler.
{Özel}Manzaram yazımda demiştim ki "Eğer bir yerde yolunda gitmeyen bir şeyler görüyorsan o taşın altına elini koymak lazım..." diye. Ben taşın altına elimi bu kitabı okumadan önce koymaya niyetlenmiştim. Şu yazımda da az biraz çıtlatmıştım. Projem var, hayalim. Gerçek olur belki. Olsun da. İnanıyorum. Hissediyorum.
Umut yeşermeli böyle zamanlarda insanın içinde. Yoksa?
18 Ekim 2012 Perşembe
{Kitap} Adı Gibi "Sil Baştan"
Bu kitap, kabus gibiydi benim için. Sonlarına yaklaşmışken bırakmışım elimden -neden olduğunu hatırlamıyorum- aylar öncesinde, sonra bir gün "Bu kitap yarım kalmıştı. Haydi bitireyim" diye elime aldım ki, o kitap günler, geceler geçti bitmedi, gitti. Aman boş ver okuma bu kitabı dediysem de bir şeyi yarım bırakmayı sevmediğimden, kitabın sonunda "n'olur güzel bir şey olsun" düşüncemden bırakamadım ikinci kez de.
2 sene önce Tüyap Kitap Fuarı'ndan almıştım. Tasarladığım, araştırdığım bir kitap değildi, öyle birden bire karşıma çıkmıştı. Geldiği gibi gitmedi, bu kitap. İki yıl oldu. Ancak bitti, hem de -neredeyse- iki kez okuyarak.
Çevirisi, cümleleri sıkıcı olan, hikayesi ne olduğu tam anlaşılamayan, bıraktığı izi olmayan bir kitap. (Nokta, vallahi)
S.D.
2 sene önce Tüyap Kitap Fuarı'ndan almıştım. Tasarladığım, araştırdığım bir kitap değildi, öyle birden bire karşıma çıkmıştı. Geldiği gibi gitmedi, bu kitap. İki yıl oldu. Ancak bitti, hem de -neredeyse- iki kez okuyarak.
Çevirisi, cümleleri sıkıcı olan, hikayesi ne olduğu tam anlaşılamayan, bıraktığı izi olmayan bir kitap. (Nokta, vallahi)
S.D.
12 Ekim 2012 Cuma
{Özel} Manzaram...
Şu an önümde aşağıda gördüğünüz kare duruyor. Bakıyorum, birini elime alıyorum. Sonra dalıyorum tam okumaya, incelemeye. Hop başka biri göz kırpıyor bana. Bırakıyorum onu, alıyorum göz kırpanı. Eviriyorum, çeviriyorum bunu okuyacağım diyorum. Ama yok olmuyor. Aklım diğerlerinde, hangisini elime alsam, aklım alamadıklarımda oluyor. Bu akşam böyle, kararsız bir gece. Heyecanlanıyorum her sayfayı açınca.
Hele ki 6.Beyoğlu Sahaf Festivali'nden aldıklarım... Girdim, girişteki tezgahı gördüm ve çıktım. Yetti, arttı, taştı. Yıllardır saklamaya, biriktirmeye bayılırım notlarımı, biletlerimi, broşürleri. İşte tam da benim gibi birinin arşivini buldum, yıllar öncesinden dergiler, Şehir Tiyatroları'nın, Kent Oyuncuları'nın dergileri, afişleri, broşürleri... 1988 yılında Şehir Tiyatroları'nda sergilenen oyunlar, oynayan oyuncular, makaleler, yazılar... Paylaşacağım ilerleyen zamanlarda, daha detaylı. Hele ben bi' içime sindireyim.
Aklımda gezdiğim, gördüğüm yerler, öğrendiklerim, göreceğim, gezeceğim şeylerle doluyken bu akşam konsantre olamıyorum, kıyamıyorum birini tercih etmeye... Yarın umut dolu bir gün... Aylardır haşır neşir olamadığım TEGV İletişim Eğitimi zamanı. Hatırlatma yaptım kendime, TEGV'in, iletişimin, çocuğun, 6 yıllık yaşanmışlığın içine daldım yeniden, aslında hiç kopmamışım ki.
Şimdi insanların ideallerini nasıl gerçekleştirdiklerini, nasıl ideal bir eğitim neferi olduklarını düşünerek mesleğimde BEN neler yaparım diye düşünme vakti...
Hayat felsefem: "Eğer bir yerde yolunda gitmeyen bir şeyler görüyorsan o taşın altına elini koymak lazım..."
S.D.
Hele ki 6.Beyoğlu Sahaf Festivali'nden aldıklarım... Girdim, girişteki tezgahı gördüm ve çıktım. Yetti, arttı, taştı. Yıllardır saklamaya, biriktirmeye bayılırım notlarımı, biletlerimi, broşürleri. İşte tam da benim gibi birinin arşivini buldum, yıllar öncesinden dergiler, Şehir Tiyatroları'nın, Kent Oyuncuları'nın dergileri, afişleri, broşürleri... 1988 yılında Şehir Tiyatroları'nda sergilenen oyunlar, oynayan oyuncular, makaleler, yazılar... Paylaşacağım ilerleyen zamanlarda, daha detaylı. Hele ben bi' içime sindireyim.
Aklımda gezdiğim, gördüğüm yerler, öğrendiklerim, göreceğim, gezeceğim şeylerle doluyken bu akşam konsantre olamıyorum, kıyamıyorum birini tercih etmeye... Yarın umut dolu bir gün... Aylardır haşır neşir olamadığım TEGV İletişim Eğitimi zamanı. Hatırlatma yaptım kendime, TEGV'in, iletişimin, çocuğun, 6 yıllık yaşanmışlığın içine daldım yeniden, aslında hiç kopmamışım ki.
Şimdi insanların ideallerini nasıl gerçekleştirdiklerini, nasıl ideal bir eğitim neferi olduklarını düşünerek mesleğimde BEN neler yaparım diye düşünme vakti...
Hayat felsefem: "Eğer bir yerde yolunda gitmeyen bir şeyler görüyorsan o taşın altına elini koymak lazım..."
S.D.
Etiketler:
22. Akbank Caz Festivali,
6.Beyoğlu Sahaf Festivali,
Akbank Sanat,
Bedia Muvahhit,
Beyoğlu,
İstanbul,
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü,
Kent Oyuncuları,
Kişisel,
Köy Enstitüleri,
TEGV
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)