Hep deriz ya da denilir ya "Terliyken su içtin bak hastalandın", "Ay dondurma yedim, boğazlarım şişecek", "Cereyanda kaldım, omzum tutulacak" vb. İşte bu kitabı okuduktan sonra aslında tüm bu söylenenlerin bahaneler olduğunu, hastalıkların zihninizin size verdiği sinyalleri olduğunu ve bu sinyallere kulak vermeniz gerektiğini anlıyorsunuz.
Eğer o anda bir hastalığınız yoksa "Aa bak doğru, hımm ne kadar ilginç" gibi yorumlarla göz atabiliyorsunuz bu kitaba. Ancak tıpkı benim geçen hafta yaşadığım gibi "Boğazım ağrıyor, dur bi' bakayım ne diyormuş kitap?" deyip de sizin hayatınızda yaşadığınız şeyi, kendinize bile söyleyemediklerinizi müneccim edasında size söylerse şaşkınlıktan küçük dilinizi yutabilirsiniz, benden söylemesi. 4-5 aydır kitaba elimi sürmemiştim. Geçen hafta tüm kış boyunca hastalanmayıp, 2 saat önce kendimi çok iyi hissetmeme rağmen bir anda boğazım ağrımaya, burnum akmaya, sesim kısılmaya başladı. "N'oluyor bana yahu?" deyip kitabı aldım elime ve bakın kitap bana ne diyormuş:
İşte tam da bu durumları yaşıyordum. Yeni kararlar, değişimler falan filan. Hemen kitabın önerdiği -sağ sütundaki- olumlama cümleleri ile öncelikle zihnimi ardından vücudumu iyileştirmeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü zihnen hemen çözümü kabul etmiyoruz, ego, mego durumları.
"Hastalıklar, olaylar, sorunlar, mutluluklar, tesadüfler (!) her şey ama her şey zihnimizin oyunları bize.
(!) Tesadüf diye bir şey yok, bence (:
Başucu kitabı niteliğinde, her evde bulunmalı cinsinden bir kitap. Hayata farklı gözle bakmak isteyenler edinmeli (;
SAKM'de tiyatro eğitimi aldığım dönemde (sanırım 2008-2009 yılları) arkadaşım Ebru'nun koyu bir sohbet sırasında bu kitaptan bahsetmesiyle tanıştım bu kitapla. Seviyorum böyle paylaşımları (;
Sağlıkla...
Selçin Demirağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder