24 Nisan 2012 Salı

{Eğitim} Fen-Edebiyat ile Eğitim Fakültesi'nde Yaşananlara Dair

Bugün Tekirdağ'da geçen harika tatil sabahında Twitter'dan öğrendiğim Fen-Edebiyat Fakülteleri gelişmeleri ile ilgili iki satır diyecek sözüm var. Bu konu ile ilgili uzun zamandır yanlışlar ve aksaklıklar olduğunu düşünüyor, bunun nasıl önüne geçilmediğini hatta 2-3 yıl önce getirilen haklarla birlikte bu yanlışın daha da artmasına nasıl göz yumulduğunu merak ediyordum. 


YÖK'ün aldığı kararla artık Fen-Edebiyat Fakültesi mezunları pedagojik formasyon alıp öğretmen olamayacaklar. Eğitim Fakültesi mezunu olarak, öğretmenliğin çok önemli bir meslek olduğunu, o mesleği icra edecek kişinin yani öğretmenin donanımının yeterli, ihtiyaçlarının da tam olarak karşılanması gerektiğine inanmaktayım. Ne yazık ki ülkemizde ÖĞRETMENLİK mesleğini yapacak tek ve en yetkili yerlerin Eğitim Fakülteleri olmaları gerektiği göz ardı edilmekte, öğrencileri eğitecek, yön verecek öğretmenlerin ruhsal durumları, istekleri, inançları önemsenmemekte, Fen-Edebiyat alanında istihdamın yeterli olmayıp öğrencileri eğitim alanına yönlendirerek, bu alanlar cazip hale getirilmekte, Fen-Edebiyat fakültelerinin bilim insanı yetiştirme amacını öğretmen olma hakkıyla unutturulmaya çalışılmaktaydı. 


Öğretmenliğin sadece alan bilgisinden ibaret olduğuna inanan kurum, kuruluş ve yetkili bolluğundan ötürü bugün çeşitli eğitim kurumlarında, hatta MEB'e bağlı devlet okullarında bile öğretmenlikle alakası olmayan kişilerin öğretmenlik yaptığı bilinmektedir. Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarının öğretmen ihtiyacı olduğunda atanması şeklinde yapılacağı kararında ise sizce bir inandırıcılık var mı? Devlete girmek için, okul kapılarından tüm hakları elinde girebilmek için bekleyen o kadar çok ÖĞRETMEN varken... 


Lisansüstü eğitimde bir arkadaşımın bizlerle paylaştığı, eğitim alanında bir akademisyenin "12'yi 2'ye böldüğümüzde sonucun 6 olacağını herkes bilir, ancak bunun nasıl öğretileceğini ÖĞRETMENLER bilir." sözü ÖĞRETMENLİK mesleğinin önemini çok açık ve net bir şekilde anlatmaktadır.


Fen-Edebiyat fakültelerinin mezunlarının o alanda yetişmiş uzman kişiler, bilim insanları olması gerekirken günümüzde oluşturulmayan istihdam alanları sebebiyle Fen-Edebiyat fakültesi mezunlarının çoğu sadece üniversite mezunu olma vasfıyla iş bulmaktadır. Bilimsel çalışma yapmaları, uzmanlaşmaları sağlanamamaktadır. Ne kötü...       


Eğitim alanında, öğretmenlikte, öğrencileri, öğretmenleri, velileri yani toplumu etkileyecek gelişmelerin bıçak keskinliğinde olması ne yazık ki duyguları, hayalleri, hedefleri olan sadece bedeni değil ruhu da olan insanı sarsmakta, allak bullak etmektedir. 2005 yılında değişen öğretim programlarında da, 4+4+4 eğitim sisteminde de, 2006 yılında ÖSS sisteminin tek oturumda iki sınav uygulamasında da, 2010 yılında ÖSS'nin ikili uygulamalarına dönülmesinde de, YGS'nin OKS, OKS'nin SBS'ye dönüşmesinde de olduğu gibi... Bıçak keskinliğinde yapılan her değişimde hele ki eğitim alanında, toplumun eğitim sistemine, devlete, hükümete, öğretmenlere inancı, hatta öğretmenlerin eğitim sistemine, bağlı oldukları bakanlığa karşı güvenini sarsmakta, ruhsal dengesizliğe, şaşkınlığa, karamsarlığa ve korkulara itmektedir. 


Eğitimle uğraşan, eğitim politikaları üreten kişilere YAPTIKLARI İŞTE İNSANIN TEMELDE OLDUĞUNU, YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN MEKANİK BİR AKSAMDA "RESET" TUŞUNA BASILIP YENİ GÜNCELLEME YÜKLENMESİ KADAR KOLAY OLMADIĞINI, ÖĞRETMENİN DUYGUSAL, RUHSAL DURUMUNUN EĞİTİM YAŞAMINI ETKİLEYECEĞİNİ unutmamalarını hatırlatıyorum. 


EĞİTİMİNİN İNSAN HAYATINDA ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU VE YETKİN KİŞİLERİN ÖĞRETMEN OLMASI GEREKTİĞİNİ, ÖĞRETMEN EĞİTİMİ KADAR ÖĞRETMENLERİN MESLEKİ HAYATLARINDAKİ GELİŞMELERİNDE DESTEKÇİ OLUNMASI GEREKTİĞİNİ düşünüyor, günümüzde ve gelecekte ülkemiz için, ülkemizin eğitimi için güzel ve emin adımlarla atılmasını temenni ediyorum.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder