7 Mart 2012 Çarşamba

{Tiyatro} Tiyatro benim sığınağım...

Kendimi en özgür hissettiğim, kendi gerçekliğime en yakın olduğum, her duyguyu yaşayabildiğim bir yer tiyatro benim için... Tiyatro metni okumak, tiyatro oyunu seyretmek, tiyatro sahnesinde durmak, tiyatro provasında olmak. Hangi eylemde olursam olayım, ben kendimi kaybedip kendimi, özümü, gerçekliğimi buluyorum tiyatroda. Bunu yüreğimde hissediyorum ve ilk defa da bu kadar çıplak haliyle paylaşıyorum, kendimle bile!

Orta okulda tiyatro gösterisi için katıldığım seçmelerle başlayan bir bağlılık, bağımlılık benimki... Okul çıkışında arkadaşları uğurladıktan sonra saatlerce, günlerce, hatta gecelerce çalışıp okuldaki küçük temsillerimizden sonra sıra gelmişti en büyüğüne... Tekirdağ'daki tek büyük gösteri salonunda -Tekirdağ Kültür Merkezi (TKM) idi o zamanlar, şimdi Belediye Kültür Merkezi oldu- saat 20.30'da başlayan oyunda oynayan ben. Oyunun adı,  Gelincik. Sahnedekiler heyecanlı orta okul öğrencileri! Kuliste hazırlanışımı, sıramı bekleyişimi, antremi yapışımı, tirad atışımı, sahnede tek başınayken büyük kalabalıktan kuvvet alışımı, arada seyircileri görüşümü ve en önemlisi 13 yaşımdaki benin kalp atışlarını bile hatırlıyorum...
  
O gün de rüya gibi gelmişti, şimdi de halen rüya gibi...    

Mezun olana kadar adım "kaynana" olarak kalmıştı okulda, öğretmenlerimin bazıları "kaynana" diye çağırırlardı beni (: Bilmeyen için "kaynana" kötü bir lakap gibi gelse de benim için özeldi ve bana güzel şeyler hatırlatıyordu... 

Orta okuldan sonra lisede de tiyatro maceralarım devam etti, Turgut Özakman'ın Töre, Cemal Erten'in Amma da Aldanmışız oyununda rol almıştım... Sahnedeki  heyecanımızın, deneyimimizin yanında en çok hatırladıklarım ise arkadaşlarla yaptığımız sahne arkası sohbetlerdi. Hatta bazen öyle ileriye giderdik ki bizi çalıştıran hocalarımızı çıldırtırdık... O an bizim için bu durum ayrı bi' eğlence de olsa, öğretmen olunca insan anlıyor ki çok da sevimli bir durum değil "çıldırmak". Ama öğrencilik işte (: 

Halen yarı öğretmen yarı öğrenci takıldığım için bu hayatta iki kimliğinde neleri sevip neleri sevmediğini çok iyi biliyorum (((: Benim için iyi bir deneyim oluyor, hayata eğlenceli bakmayı başarabildiğim için bu rol karmaşası ile de pek eğleniyorum, tabi zor olan yanları da yok değil (; 

Sahne arkası dediğim yerde sonuçta bir perdenin ya da paravanın arkası. Çıt çıksa duyulurken biz arkada kahkahalar atıp eğlenirdik (: Bu eğlence üniversite yıllarımda Sadri Alışık Kültür Merkezi'nde 1,5 yıl aldığım oyunculuk eğitimimde de devam etti. Küçük oyun hazırlıklarımız, tirad çalışmalarımız, temrinlerimiz... Hepsinde mutlaka hem öğrenirdik hem eğlenirdik. Eğitimin olmazsa olmazı da bu ikili sanırım: Eğlen ve Öğren (: Bizler içimizde yanan tiyatro aşkı ile çıktığımız için bu yola eğlenmek ve öğrenmeye istekli olmak sürecimizin doğal parçası idi. Okullardaki durum farklı! Öğretmenliğin mesleğinin en zor tarafı; güdülenmişlikleri ve hazırbulunuşlukları birbirinden farklı onlarca çocuğu hem eğlendir, hem de öğrenmeleri için ortam sağla! İşte mesleğin sırrı ve başarısı da burada zaten (;   

Bu kare; Sadri Alışık Kültür Merkezi'ndeki 2009 Oyunculuk Bölümü öğrencilerinin Kadıncıklar oyunu selam bölümünden... 



SAKM ile ilgili hatırladıklarım sadece bunlar değil elbette! Cihangir ve SAKM dendiği anda: Arkadaşlık, paylaşım, güzel sohbetler, bir olma, çok gülme, gelişme, kendini bulma, özel insanlar aklıma geliyor ve daha niceleri... 
2,5 yıldan beri tiyatrodaki öğrenciliğimi oyun izlemek, oyuncuları gözlemlemek, oyunları takip etmek, film izlemekle devam ediyorum... Gönlümde sahnede olmak, yeni bir ruha bürünmek her zaman yatıyor. Biliyorum ki bir gün gönüldeki gerçek olur, zaman, emek ve hayaller bunu belirleyecek olandır... Bakalım...
***

Blogumda olmazsa olmazlarımdan biri de "Tiyatro" olacak... Hatta yarın akşam Yüzleşme oyununa gideceğim, Şehir Tiyatroları'nın... İzlenimlerimi paylaşacağım hemen... Şehir Tiyatroları demişken Şehir Tiyatrolarının oyun programına bi' göz atın derim (; 

S.D.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder